Sizi şef diye mi tanıtmalıyım, eğitimci olarak mı yoksa etkinlik tasarımcısı mı ya da hepsi birden mi bilemedim?
Aslında yıllardır ben de kendime hep bu soruyu soruyorum tek bir şey yapamıyorum böyle bir sorunum var, son yıllarda “İşletmeci Eğitmen Şef” diyorum, biraz oturdu gibi.
Karnas Vineyards ile iş birliği halindesiniz. Birbirine çok uygun, ideal bir çift olarak görüyorum sizi. Sizce de öyle mi?
Evet, biz 2016 yılında birlikte projeler oluşturmaya ve hayal kurmaya başlamıştık ve bugünlere geldik. İlk olarak Karnas Şaraplarını tanıtabilmek amacıyla davetler düzenledik. O zamanlar Selva Hanım’la yapıyorduk, şimdi oğlu Halukcan Bey ve eşi Canan Hanım ile devam ediyoruz. Karnas’ın misafirlerimiz için güzel hatırlayacakları bir deneyim olması için çalışıyoruz. Bu minvalde de şarap tadımı, yemek dersleri ve özel şef akşamları gibi benzersiz deneyimler oluşturmaya gayret ediyoruz. Tabii bunun yanı sıra Michelin listesine girmiş bir restoran olarak da hizmet veriyoruz. Misafirlerimizin; “Ohhh!” diyeceği bir ortam yaratmaya çabalıyoruz. Gürültüden, kalabalıktan, koşturmadan arınmış nefes alınabilecek huzurlu bir vaha.
Son zamanlarda dahil olduğunuz işler içinde en çok parlayan The Chef & The Dish oldu bence. Bize biraz hikayesini anlatır mısınız? Nasıl başladı, nasıl gitti?
The Chef and The Dish benim de çok heyecanlandığım bir proje oldu. Online birebir yemek derslerini dünyanın her yerinden şeflerden oluşan bir kadro ile bütün dünyaya sunabilmek fikri heyecan vericiydi. Firmanın sahibi Jenn Nicken’le ilk tanıştığımızda ve beni katılmaya davet ettiğinde çok heyecanlandım. 2016 yılıydı. O dönem her şeyden etkilenen bir turizm düzeninde; “İşte bu!” dediğim bir şeydi. İnsanlar evlerinden çıkmadan bizim yemek derslerimize katılabilecekti, yemek öğretirken kültürümüzü, memleketimizi anlatabileceğimiz bulunmaz bir imkandı. Aynı zamanda derslerimizin bir üst seviyeye taşınacağını da öngörmüştüm. Yıllar içerisinde çok keyifli dersler yaptık, ders menülerimize “Bodrum Düğün Yemekleri”ni bile koyduk, çok ses getirdi. Pandemide tabii ne kadar doğru bir iş yaptığımızı bir kere daha anladık. Amerika’da The Chef and The Dish medyada çok itibar gördü ve görmeye devam ediyor. Newyork Times, Vanity Fair, Martha Steward, Forbes gibi aklınıza gelecek her yerde yer aldık. Geçen seneden beri de şeflerimizi burada Karnas Vineyards’da ağırlamaya başladık. Geçen yıl Louisiana ABD ve İtalya’dan gelen şeflerimizle başladığımız “Karnas Vineyard Dünyayı Misafir Ediyor” etkinliklerine bu yıl Peru ile devam ediyoruz.
Peru mutfağının dünya gastronomisinde yükselen trend olduğunu söylemiştiniz. Biraz ilgilisi belki ceviche’yi , aji amarillo’yu biliyordur ama daha fazlasını değil… Neler bekliyor bizi bu mutfakta?
Çok güzel şeyler bekliyor! Bu yıl 50Best listesinin başı Lima’da Nikkei mutfağı sunan Maido oldu. Peru mutfağı dünya gastronomi liginde önemli bir yere sahip. Şef Lucia’da Peru’da Michelin yıldızlı restoranlarda çalışmış, gastronomi eğitimi almış, mutfağına aşık çok tatlı bir şef ve harika bir eğitmen.
Peki, biraz da etkinliği konuşalım. 24 & 26 Temmuz’da Karnas’ta Şef Lucia Calmell Del Solar önce bir mini workshop yapacak sonra da leziz bir sofra kuracak sanırım.
Evet, önce bize Ceviche Nikkei yapımını gösterecek. Ceviche Nikkei, Japon ve Peru mutfağı füzyonunun en önemli reçetesi. Hepimiz biraz yapıyoruz ve seviyoruz Türk şefler olarak. Bizim marine levrek tarifimizden hem çok farklı hem çok benzer bir tarif aslında. Püf noktaları var tabii, uzmanından bunları öğrenmek çok değerli olacaktır. Arkasından da leziz bir menü sunacak, hepsini misafirlerle paylaşacak.
Bu etkinliklerin mutfak profesyonelleri için de önemli bir kaynak ve ilham noktası olacağını anlıyorum. Doğru mu?
Kesinlikle öyle. Farklı kütürlerden gelen şeflerin çalışma biçimlerini görüp anlamayı ve dünya mutfaklarını kaynağından öğrenmeyi çok değerli buluyorum, hele bu imkanların kapımıza kadar gelmesi bizler için bir şans. İki yılda bizim mutfak ekibimizin kaydettiği gelişme bizi ayrıca gururlandırıyor, hepsine öğrenmeye çok açık oldukları için çok teşekkür ediyorum. Gelen şeflerin hepsinde gördüğüm ortak özellik, kendi mutfaklarına ne kadar sahip çıktıkları ve aşkla işlerini yaptıkları. Yabancı mutfakları öğrenerek bizlerin ufku açılıyor ama en önemli katkı sanırım kültürüne sahip çıkabilmenin ne kadar önemli olduğu görebilmek...
Son sorum şu: The Chef & The Dish etkinliklerini takip etmelerini tavsiye edeceğim takipçilerime ama “neden takip edelim” diye sorarlarsa onlara ne cevap vermeliyim? Sizce neden etsinler?
Bir kaç sebebi var. Önce sıfırdan bir fikir nasıl hayata geçirilir ve başarılı olurun adresi burası. Bir fikriniz varsa ve hayata geçirmek istiyorsanız ilham ve moral olur. Bir de diyelim ki; canınız sıkkın, dışarı çıkmak istemiyorsunuz; evinizin konforlu ortamında, trafiğe girmeden kimseye sinirlenmeden, bir kadeh bir şey koyup dünyanın neresinden isterseniz bir şefle evinde buluşup harika bir sofra kurabilirsiniz. Bunu aynı zamanda bir motivasyon etkinliği olarak da düşünebilirsiniz. Mesela bayi toplantısı yapacaksınız, herkese evinden bağlanıp mutfakta birlikte pişirerek bir motivasyon çalışması da yapabilirsiniz. Listeyi uzatabilirim ama kesinlikle takibe değer.