Diyet Psikolojisi
02 Temmuz 2018

Uzman Klinik Psikolog ve Psikoterapist Bihter Merey diyetin psikolojik boyutunu ele aldı. Diyet bize neden sevimsiz gelir, kilo verememenin altında neler yatar?   

Bihter Merey  kimdir?2010'da Maltepe Üni. Klinik Psikoloji yüksek lisans programından Uzm. Klinik Psikolog unvanı ile mezun oldu. Kurumsal, anaokulu, danışmanlık mrk. deneyimlerinin ardından, Bodrum'da kendi psikolojik danışmanlık merkezinde çalışmalarını sürdürüyor.

Diyet, rejim; kulağa ilk olarak zorlu gelen kelimelerdir. Kilo vermek, diyet yapmak, egzersiz; tüm bunlar genelin zihninde zorlayıcı, pek de sevimli olmayan bir imajdadır aslında. Çünkü işin içine bir miktar sıkıntı, değişim, zorlanmak, kısıtlanma, yoksunluk, eksiklik duyguları ve düşünceleri girer. Beslenme düzeninizin nasıl olduğu, yaşam alışkanlıklarınızın ne şekilde olduğunun bir yansımasıdır. Ve kilo kaynaklı içinde bulunulan olumsuz koşullar, işin özünde kilo ya da sağlık problemi gibi sıkıntılara yol açsa da; temelde, bazen aşina olduğumuz olumsuz durumların bize konfor sağladığı gerçeği de göz ardı edilmemesi gereken bir başka noktadır. Memnuniyetsiz olsak da halimizden, değişmekten de çekiniriz. Çünkü bir yerde konfor alanımız içerisindeyizdir. Ve onun dışına çıkmak, en zorlayıcı gözükendir göze.

Oysa yaşam tam da konfor alanımız dışında sunar başarıyı ve mutluluğu bize. Tek bir andır oradan çıkmak için atılan adım ve sonrası zaten kendiliğinden gelir çünkü zamanla yeni de artık aşina görünür bize ve deneyerek önceki davranışlarımızdan daha iyisinin de olduğunu görürüz, değişiriz.

Aslında bir mevsimi varmış gibi görünse de diyetin, diyet dolayısıyla var olan beden imajı algısı yaşam boyu bireyleri en zorlayan konular arasındadır. Çünkü idealize edilmiş bir beden imajı vardır toplumlarda ve bu normlar dışındaki tüm bireyler kendini yetersiz, eksik ve kusurlu sayar. Konu, beden ölçüsünden, güzel kıyafetler giymekten çok daha ötedir aslında. Yaşamdan keyif almak, kendini gerçekleştirmek, sosyal ilişkiler, kariyer, başarı, olumlu ruh hali gibi çok konuda büyük engeller koyar kişinin önüne zihnindeki beden imajı.

Oysa mükemmel diye birşey yoktur; gerçek olan hiçbir şey mükemmel değildir ve mükemmel olan hiçbir şey ise gerçek değildir. Bu algı hayata bakışın anahtarıdır aslında, çünkü bu yolla herkesin, her şeyin ve kendinin kusurlarını, eksikliklerini, hatalarını kabul etmenin kapısı açılır ve “içsel kabul” de iyi hissetmenin temelidir hayatta.

Diyet neden gözümüze sevimsiz gelir?

Diyet psikolojisinde bireylerin karşılaştığı ilk ve en zorlayan durum, ideal noktadan ne kadar uzakta oldukları ve buna hemen ulaşamayacakları gerçeğinin yarattığı mutsuzluk, sıkıntı ve strestir. Yaz gelirken her yerde, daha iyi görünmek, detoks, diyet, bikini, fit olma ve benzeri haberler, konuşmalar, yazılar karşımıza çıkmakta. Düşünün ki, az bir zamanınız ancak kat etmeniz gereken uzun bir yolunuz var; işte bu nokta diyet psikolojisinin kırılma noktasıdır. Çünkü burası ya tamam ya devam yeridir. Ya tamam dersiniz, içinde bulunduğunuz şartların sıkıntısını yanınıza alıp, gördüğünüz resmin yarattığı mutsuzlukla köşenize çekilir ve benzer yeme alışkanlıklarınıza devam eder, hatta bu mutsuzluğu da yemekle dindirmeye çalışırsınız; ya da devam diyerek, bir yerinden başlamanın hedefe ulaşmanın asıl noktası olduğu bilinciyle hareket eder, ne kadar ilerlersem kardır diyerek yola koyulursunuz.

Değişim de, tam bu noktada başlar. Öncelikle diyet başlığına, sıkıntı, kısıtlanma, kontrol, özgür olamama, engellenme penceresinden bakmamak gerekir. Bir hedefiniz olduğunu düşünün; kaç kiloysa vermeniz gereken, oraya ulaşmanın sizi ne kadar iyi hissettireceğini hayal edin ve diyete araç gözüyle bakın. Sizi asıl mutlu hedefe götürecek yolda gösterilmesi gereken çabalar bütünü olarak değerlendirmeye çalışın diyeti. Bu bakış, sağlıklı beslenme, egzersiz, daha disiplinli bir yaşam tarzını içselleştirmenizi ve birşeyleri zoraki yapmak yerine isteyerek çabalamanızı sağlar.

Diğer türlü bir yaşam, sıkıntı yaşayıp bu duyguları geçiştirmek için yemek yemek, arkasından yediğinden pişman olup yeniden sıkıntılı duygular yaşamak, bu biriken sıkıntılı duyguları tekrar yiyerek telafi etmeye çalışmak üzerine kurulu kısır bir döngü içerisinde devamlı olumsuz, memnuniyetsiz ve mutsuz bir ruh hali içinde olmaya neden olur.

Şimdiyi Kurtarma

Diyetteki başarı temel olarak, andaki hazzı erteleyebilme becerisinden geçer. Kısaca “şimdiyi kurtarma” olarak nitelendirebileceğimiz bu yol, “şimdi yemeyeyim, şimdilik yürüyeyim, şu an yapabildiğim kadar egzersiz yapayım, şimdi sağlıklı seçimler yapayım vb” şeklinde şu andaki gücünü ve kontrol duygusunu kişinin doğru seçimler yaparak kullanabilmesinden geçer. Daha sonrası, yarın ya da Pazartesi henüz belli değilken, çabayı, doğru davranışı ve davranış üzerinde kontrolü “şu an”da gösterebilmek, uzun vadeli kazanımlara ve diyet davranışının alışkanlığa dönmesine neden olur.

Peki, yemek yemenin kilo problemi olarak karşımıza çıkmasının sebebi nedir? Eğer kişide aşırı yeme davranışı söz konusuysa, bunun bir bağımlılık olması ihtimalinden söz edebiliriz. Tıpkı sigara gibi bir alışkanlık hali görülebilir. Kişi artık günlük rutinini bu şekilde kurmuştur; bununla birlikte sıkıntılı olaylara, problemlere karşı kullandığı bir başa çıkma biçimidir aşırı yeme davranışı. Bazen mutlu durumlara eşlik etmek için, bazense hayattaki boşluğu doldurmak, sıkıntıyı dindirmek için yeme davranışı gösterilebilir. Oysa bu tarz yeme davranışının temeli psikolojik ihtiyaçlardır. Duygusal yeme davranışını sergileyen kişiler yemekle buluşmadan önce kendilerine sormalıdırlar; “Neden yiyorum?”

Neden yiyorum?

Neden yemeyi seçtiği sorusu, arkasında çok fazla psikolojik nedeni barındırabilir. Kişinin yeme eğilimi gösterdiği durumlarda o an kendine sorması gereken soru “Aslında neye ihtiyacım var?” olmalıdır. Kişinin hangi ihtiyacını yeme davranışıyla kapattığını farkedebilmesi önemlidir. Bu ihtiyacı hangi alternatif yollarla karşılayabileceğini bulması, hangi alternatif alışkanlıklar geliştirmesi gerektiğini görmesi; diyet söz konusu olduğunda, direkt ‘yemek yemeği kısıtlamaktan’ çok daha olumlu sonuçlar doğurur. Çoğunlukla hangi durumlarda kişinin yeme davranışını sergilediğini görebilmesi önemlidir. Gerçek açlık ile atıştırma isteği ve sıkıntıyla baş edebilmek için gösterilen yeme davranışı arasındaki fark ayırt edebilmelidir. Bireylerdeki yeme davranışına dair sahip oldukları temel inançları ve tutumları değiştirmeden, direkt diyet programlarına dahil etmek zorlanmaların ortaya çıkmasına neden olabilir. Oysa kişinin davranış kalıplarını ve bu davranışlarının temelindeki ihtiyaç duyguyu anlaması, diyete olumlu, istekli ve aidiyet hissederek yaklaşmasına ve değişimi kalpten istemesine neden olur. Örneğin yalnızlık, yetersizlik ya da kusurluluk duygularıyla yeme davranışı gösteren birey; yemek yemeden önce bu davranışa onu götüren duyguyu farkederse,  değişimi temelden ve sürekli olarak gerçekleştirme şansını yakalar.

Diyette Başarı ve Başarısızlık

Diyet sürecinde, tartıdaki rakamlar, başarılı giden yol ya da biraz duraksamak, belki de geri birkaç adım ve hatta en baştan alırsak, kilo almış olmak problem değildir. Hatalar, hayatın bir parçasıdır, eğer hata gözüyle de bakıyorsak buna. Her gün yeni fırsatlar sunar bize ve her an yeni bir başlangıç şansıdır; dolayısıyla kilo almak, verememiş olmak, süreçte takılmak tamamiyle tolere edilebilecek durumlardır. Yapılan davranışlarda nelerin yanlış olduğunu görmek ve bundan sonrasında atılabilecek doğru adımları seçmek, vazgeçmeden de ilerlemek çözümün ve başarının temelidir. Kilo verme sürecinde, yemekle ilgili olumsuz düşünce kalıplarını da gözden geçirmek gerekir. Genel olarak “yemek kötüdür, tüm yediklerin sende toplanır, yemek başa beladır” gibi yemeği “düşman” olarak tanımlayan içerikteki düşünceler, her yemekle karşılaşıldığında yoğun stresin ortaya çıkmasına neden olur. Stres arttıkça vücuttaki kortizol seviyesi yükselir, memnuniyet duygumuz azalır ve yeniden yemeğe yönelme davranışı sergileme ihtimalimiz artar. Dolayısıyla yemekle ilgili yoğun olumsuz düşünceler içine girmeden, büyük yasaklar ya da olumsuz etiketlemeler yapmadan, kilo almış olmamız konusunda kendimizi suçlamadan, en başta da kendimize şefkat ve anlayış göstererek yaklaşmak önemlidir.

Neler Yapmalı?

Kilo verme konusunda sihirli bir değnek beklemek yerine doğru adımları atarak, doğru bir planlamayla hedefe ulaşmak mümkündür. Öncelikle doğru, gerçekçi ve ulaşılabilir hedefler belirlemek önemlidir. Hedefi ulaşılabilir küçük parçalara ayırmak ve bunları gerçekleştirmek üzere zaman dilimleri belirlemek hedefe tutunmaya ve kişinin ilerlemesini kontrol edebilmesine yardımcı olur. Davranışta değişim, yeni beslenme alışkanlıkları geliştirmek ve bunları düzenli şekilde uygulamak, hareketsizlikten kurtulmak ve günlük aktiviteyi arttırmak başta zor gelse de, önemli olanın bir anda en yüksek performansı sergilemek olmadığını, az ya da çok ama mutlaka her gün bir miktar da olsa, kişinin elinden gelen çabayı göstermesi gerektiğini içselleştirebilmesi en faydalı adımdır.

Yeniye ve değişime uyum sağlamak, alışkanlıkların ya da kolay olanın dışına çıkmak zorlayıcıdır ve tabi ki sabır ister. Ancak nihayetinde ulaşılabilecek noktaları ve bunların verebileceği iyi, mutlu duyguları görmek; devam etmeyi, çabalamayı, vazgeçmemeyi sağlar. Diyet, belki de “az” , “kısıtlı” çağrışımından ziyade; “çok” ve “bolluk” olarak değerlendirilmelidir; gösterilen çabada, kendini anlamada ve kabulde, kendine gösterilen şefkatte ve sabırda, yeni olumlu davranışlar geliştirmede, daha iyi hislere ulaşmada, başarma duygusunda, yenide, yeniyi ve güzeli yaşamadaki “bolluk ve çokluk”... Çünkü hayatta iyi hissedebilmenin tadı, hiçbirşeyden güzel değildir...

Tüm bunlarla birlikte, zihni sürekli yemekle meşgul olan, hayatın merkezine yeme davranışını alan ve bu noktada değişim ile davranışa dair farkındalığı yakalamakta zorlanan kişiler, profesyonel yardım için psikologtan destek alma seçeneğini de göz önünde bulundurmalıdırlar.

Diğer Konuk Yazarlar..
21
Yukarı Çık