Damla Kellecioğlu & Duygu Güner // Bahçıvan
12 Mayıs 2016

Damla ve Duygu doğaya, güneşe, denize daha yakın olmak için birkaç ay önce İstanbul’dan Bodrum’a taşındılar ve bahçıvan oldular! Onları Gümüşlük’te sezona hazırlanan Off Gümüşlük’ün bostanını kurarken yakaladık.
İnsanların isteklerini anlayabiliyoruz ve samimi iş yapıyoruz. Çok araştırıyoruz, en iyi ürünü arıyoruz. Zamanında işimizin başında oluyoruz. Başka bir iddiamız yok.

Sizin kaçış hikayeniz nasıl başladı? 

Damla: Yurt dışına gitmek istiyorduk biz aslında. Fakat iki kişinin de ayrı ayrı bir şeyler yapması çok zordu. Gördüğümüz örneklerde hep biri diğerinin kuyruğu gibi oluyordu. Öyle olmasını istemedik. Ne yapabiliriz diye düşünürken, bir Bodrum tatili sırasında Duygu dedi ki “ben aslında burada yaşarım”. Bir insanın başka bir yerde yaşayabileceğini hissetmesi sık ratlanan bir durum değil.

Duygu: Aslında çoğu gittiğimiz yerde yaşayabileceğimizi düşünüyorduk ama nasıl olacağını masaya yatırdığımızda tıkanıyorduk. Mesela Sicilya’ya, Lubliyana’ya gittik, sakin ve hayatın yavaş aktığı yerler. Her ikisinde de yaşanır. Fakat ne iş yapacağımızı düşününce hep dönerciye çıkıyordu yollar!

Damla: Çünkü mesela Fransızca biliyoruz ama o Türkiye’de bir artı. Neyse, Bodrum’da kendimize göre bir şeyler yapabileceğimizi düşündük. Duygu’nun zaten bahçeye ilgisi vardı. Anne ve babasının Dikili ve Ayvalık’ta evleri var. Çocukluğunda bahçeyle haşır neşir olmuş. Bundan birkaç yıl önce de bir bahçıvanlık kursu bulduk İstanbul’da. Oldukça da kapsamlı bir içeriği vardı kursun. Duygu oraya gitti.

Duygu: Evet, ama gitmeme Damla vesile oldu. Zorladı beni, aradı, araştırdı… Hem teorik hem pratik çok iyi bir eğitim aldım orada ben.

Yine de iyi cesaret etmişsiniz doğrusu!

Damla: Bunu yapabileceğimizi görünce, gelip biraz sera, fidanlık falan gezdik. Bahçe işi yapanlarla konuştuk. Sektörün var olduğunu ama kalifiye elemanın az olduğunu gördük.

Ne gibi hizmetler veriyorsunuz? 

Damla: Meyve hasadı dahil olmak üzere bir bahçıvandan beklenen tüm hizmetleri veriyoruz. Çapalama, belleme, budama, ekme, dikme, ilaçlama… Düzenli bakım da yapıyoruz.

Ufacık bir bahçem var diyelim, sizi arayabilir miyim? 

Damla: Zaten buraya gelmeden önce hedefimiz küçük bahçelerdi. Sürdürülebilir bahçe bakımı öğrenmek isteyen insanlarla çalışmak istiyorduk. Kendi kompostunu yapmayı öğretmek, bitkileri atmamayı öğretmek gibi hedeflerimiz vardı. Biz sonuçta peyzaj mimarı değiliz. Bunun için İstanbul’dan bir tane peyzaj mimarı arkadaşımız bize destek veriyor ama küçük bahçeler ve kompakt işlerle ilgileniyoruz daha çok. Bostan kuruyoruz. Danışmanlık veriyoruz.

Çok zor bir iş değil mi? Gücünüz yetiyor mu? 

Duygu: Ağır taşımakla ilgili zorluklar oluyor. Erkek gücü gerektiğinde destek alıyoruz. Zaten kısa süre içinde bir arkadaş daha eklendi ekibe.

Damla: Zor bir iş! Ayaklarımız ve ellerimiz çok kirleniyor. Ben en çok bundan şikayetçiyim. Çeşit çeşit tırnak fırçaları aldım. Biraz şımarık olduğum için özel el losyonları falan ısmarladım!

Duygu: Ya çömelerek çalıştığımız için dizlerimiz mahvoluyor ya da eğiliyoruz o zaman da belimiz... Budama ve ot yolmada parmaklar hırpalanıyor. Hem ödem topluyor hem de bazı hareketleri yapamaz hale geliyorsun.

Ama güzel yanları da var diye devam edecek mi cümle? 

Duygu: Mutlaka! Doğada çalıştığımız için inanılmaz çiçek, böcek, değişik renkte çekirgelerle, böceklerle karşılaşmak hoş oluyor. Tohumdan filizi görmek şahane.

Damla: Ben de koparıp yemesini seviyorum!

Hani dediniz ya “zaten İstanbul’dan gitmek istiyorduk” diye. Sormayı unuttum, neden gitmek istiyordunuz? 

Duygu: Genel olarak ikimiz de Türkiye’deki politik gündemden yorulmuştuk,  İstanbul zaten yorucuydu. Öte yandan benim evimle işim arasındaki mesafe çok uzundu. İşimden memnundum ama ormanın içinde, penceresi olmayan bir ofiste çalışıyordum. Büyük tezatlık! Daha çok güneşle, yeşillikle bir arada olmak istiyordum. Çoğu insanın hayali olan sahil kasabasında yaşamak, penceremin denize açılması hayali bende de vardı. Damla’da da tabii.

Gündemden kurtulmuş oldunuz mu Bodrum’a göçünce? 

Duygu: Yazlık yerde yaşayınca ister istemez uzaklaşıyorsun çünkü doğanın ritmiyle yaşıyorsun. Yağmur yağdı, yağacak, rüzgar var, yok gibi endişelerin oluyor.

Damla: Bilgi süzülerek ve geç geliyor bence. Sonuçta akşam saatlerinde gündemden haberdar oluyorsun diyelim ki ve durum yine kötü olabilir fakat bu sefer sen biraz daha mesafeli yaklaşıyorsun.

Duygu: Bir yandan da buna bir kaçış ya da kurtuluş olarak bakınca “vicdan azabı çeker miyim acaba” diye de düşünmedim değil. Ama bir yandan hala sivil toplumda çalıştığım için mücadeleye devam ediyorum aslında. Burada da kendi çevreme yarar sağlamaya çalışıyorum.

Damla: Bir hayalimiz var. Bu işlere meraklı genç bir arkadaş bulup, onu yetiştirmek ve ekibimize katmak istiyoruz. Buradan duyurmuş olalım. Ustalık kalfalık ilişkisi gibi…

İstanbul’da neler yapardınız sevgili Duygu ve Damla? 

Duygu: Ben hep sivil toplumda çalıştım. Benim hayatımdaki en önemli fark, burada yaptığım iş kar amacı güden bir iş. Bu benim için alışılması gereken bir durum.

Damla: Zaten son derece makul bütçelerle çalışıyoruz. Sonuçta amacımız uzun vadeli işbirlikleri yapabilmek. Neyse, ben de editörlük, reklamcılık, çevirmenlik, pazarlama, sosyal medya gibi iletişim alanında çeşitli işler yaptım. Düzenli iş yapmaktan zevk alan biri değilim. Çabuk sıkılıyorum. Böyle dinamik işler daha çok hoşuma gidiyor.

Bodrum’da çok bahçıvan var. Sizin farkınız ne?

Duygu: İnsanların isteklerini anlayabiliyoruz ve samimi iş yapıyoruz. Çok araştırıyoruz, en iyi ürünü arıyoruz. Zamanında işimizin başında oluyoruz. Başka bir iddiamız yok.

Süpersiniz! Hadi, bize gezip keşfettiğiniz birkaç Bodrum mekanı da söyleyin. Var mı? 

Damla: Olmaz mı. Dereköy’de Çetilik diye bir mekan var. Kahvaltıcı. Gerçek bir aile işletmesi. Kesinlikle tavsiye ederim ama gitmeden önce arayın, hazırlık yapsınlar. Bir de Bitez’deki Büber’i tavsiye ederim. Patates kızartması, tahinli patlıcanı ve dereotlu kabağı çok güzel. 

Size nasıl ulaşabilir takipçilerimiz?

Damla: Bizim adımız Terre à terre. Web sitemizde telefon numaramız yazıyor. Ayrıca Instagram’da da “bahcedeyiz” diye ararlarsa bizi bulurlar.  


Yukarı Çık