Baştan başlayalım, nereden geldiniz?
Nedim: İstanbullu bir aileyiz biz. İstanbul Göztepe’den geldik. Ben turizmciyim.
Seyahat işletmeciliği okudum. 1998 yılında profesyonel hayata başladım, son 11 yıldır da otelcilik yaptım. Sultanahmet’teki Armada Otel’deydim.
Her şey tıkırındayken Bodrum’a göçenlerden misiniz?
Nedim: İş bakımından öyle tabii ama çocuklar doğduğundan beri, İstanbul’un kentsel dönüşüm sorunundan da dolayı şehirden kaçma niyetimiz vardı. 10 sene önce sorsanız, kolumu kessen gitmem İstnbul’dan derdim ama çocuklu hayat dinamikleri değiştirdi. Turzimci olmamızın avantajını kullandık ve geldik.
Avantaj mıydı gerçekten?
Nedim: Fizibilite yapmaya kalkarsanız gelemezsiniz, işin doğrusu bu. Kiralar çok yüksek. Buranın yerlisinin paraya pek ihtiyacı yok. Dolayısıyla gözümüzü karartıp geldik biz.
Ceyda: Biz bu oteli sahibinden.com’dan bulduk!
Şaka olmalı.
Nedim: Çok gerçek! İstanbul’daydık, girdik internete, bu oteli gördük, aradık. Sahibi de o sırada Ataşehir’deymiş, buluştuk, konuştuk. Hemen akabinde bir bilet alıp Bodrum’a geldik, oteli gezdik, beğendik ve tuttuk.
Bodrum’u da hiç bilmiyorduk demeyin.
Ceyda: Yok yok, Bodrum’u iyi biliyoruz. Her yaz geldiğimiz bir bölge. Burayı biz tatil destinasyonu olarak bile görmüyorduk. Her sene önce bir Bodrum’a gidilir, sonra tatil planı yapılırdı.
Nedim: Evet ben 12-13 yaşından beri geliyorum Bodrum’a.
Sen ne iş yapıyordun Ceyda İstanbul’dayken?
Ceyda: Ben iletişim & reklam ve film prodüksiyon alanlarında çalıştım. Kurumsal hayattaydım yani. Hamilelik döneminde bıraktım, ikizlerimiz var. 4 yıldır çalışmıyordum. Buraya gelince otele çok destek oldum tabii. Aklınıza ne iş gelirse yaptım açıkçası.
Ama esas hikaye Bodrum Pazarı, öyle değil mi?
Ceyda: O çok spontane gelişen bir proje. Çok da bebek zaten. Bodrum’un ürünlerini şehirde daha doğal beslenmek isteyen kişilere ulaştırdığım bir sistem. Şimdilik sadece arkadaşlarıma yolluyorum. Bodrum Tohum Derneği’nden Hüseyin Uzun’la tanışmıştım. Onun ürünlerini seçip, isteyenlere kargoluyorum. Hikaye bu.
Kendi tarlanız yok mu?
Ceyda: Şimdilik yok ama projelerim arasında o da var.
Neler istiyorlar en çok Bodrum Pazarı’ndan?
Ceyda: Yerel otlar, enginar, cibes, mandalina, portakal… Mevsimine göre bu ürünlerin hepsini gönderebiliyorum. Çok uzun bir listem yok. İçime sinmeyen hiç bir ürünü yollamıyorum.
Nasıl sipariş verebiliyorlar?
Ceyda: Instagram hesabımdan buluyorlar genellikle beni ya da mail yoluyla iletişim kuruyoruz.
Nedim: Bu arada şunu söylemek istiyorum: Biz Bodrum Pazarı olarak şehirde yaşayıp meyve & sebzesini marketten ya da manavdan almak istemeyen, ilaçsız ürün tüketmek isteyen kişilere hitap ediyoruz. Organik ürün değil bizimkiler. Doğal. Ata tohumu ile yapılan tarımı desteklemek istiyoruz. Kendi bahçemiz olmak zorunda da değil bu anlamda.
Peki, biraz da otelden bahsedelim mi?
Nedim: İstanbul Hotel; oda kahvaltı konsepti ile hizmet veriyor. Bir de meşhur 5 çayımız var. Denize 100 metre uzaklıktayız. Daphnis ve Bella Garden’ın iskelesini kullanabiliyor misafirlerimiz. Burası 20 yıllık bir otel. Biz de adını değiştirmedik. 21 tane odamız var. Barbekü alanımız var, havuz barımız var. Sakin bir tatil isteyenler için bu bölge yani Gölköy çok ideal. Hem her yere yakın hem de küçük ve sevimli.
Yaz&kış açık mısınız?
Nedim: Evet. Tüm sene açığız biz. Kışın şehir dışından gelen ekiplere hizmet veriyoruz. Mimarlara, inşaat alanında çalışanlara… Ama onun dışında likör yaptık mesela bu kış. Nar, limon ve mandalina likörleri… Misafirlerimize kahvenin yanında ikram etmek için hazırız. Benim turizmde pazarlama üzerine yazılar yazdığım bir de blog’um var.
Nedir sizi ayıran özellik bunca otel içinde?
Nedim: Aile işletmesi olmamız ve ailece hep burada olmamız. Biz buraya tatile gelenlerle arkadaş oluyoruz. Akşam eve giderken Yalıkavak’a gidenleri bırakıyoruz zaman zaman. Onlar havuza girerken bazen biz de giriyoruz! Bir nevi biz de tatilimizi misafirlerimizle birlikte yapıyoruz. Bu da gelenlerin çok hoşuna gidiyor. Ayrıca hayvan dostu bir oteliz.
En çok nesini seviyorsunuz Bodrum’un?
Nedim: 4 yaşındaki çocuklarımızı gönül rahatlığıyla servise verebildik. Bu bile büyük lüks. Trafiğin durumunu, kaç dakikada geleceğini biliyorsun çünkü. Dakikası şaşmıyor.
Ceyda: İstanbul’da bir blogger şöyle anne yazmıştı: “Kızımı servise bindirirken her allahın günü korna yiyorum” diye! Sadece 9 saniye sürüyormuş çocuğu bindirmesi. Ama her gün korna çalıyorlarmış arkadan. Biz en fazla inekleri bekliyoruz burada.
Nedim: Yaşam kalitesi net olarak artıyor, orası kesin. Evinizin balkonundan bütün hava değişimlerini gözlemlemek gerçekten çok değerli.
Hep böyle toz pembe tablolar çiziliyor ama olumsuz yanları da var elbette. Onlardan da bahsedin biraz.
Nedim: Eskiden insanlar emeklilik zamanı gelirlermiş Bodrum’a. Biz çalışıp üretmeye geldik ama şunu da söylemek lazım ki biz şanslıydık. Otelci olduğumuz için. Pek çok arkadaşımız “evimizi satalım, oraya gelelim” diyor ama iş bakımından burada ciddi sıkıntılar var. Risk almak için çok da toz pembe değil Bodrum. Herkes özeniyor ama adımları dikkatli atmak lazım.
Nerelere gidiyorsunuz? Neler yapıyorsunuz Bodrum’da?
Ceyda: Çocuklarla ne kadar gidebiliyorsak o kadar! Sosyal hayata fazla dahil olamıyoruz maalesef. Çevre bölgeleri geziyoruz fırsat buldukça. Milas’a, Mumcular’a gidiyoruz. Yalıkavak Balıkçısı’na bayılıyoruz. Hem çok ekonomik hem de inanılmaz lezzetli.
Sevgili Mazliyah ailesi, nasıl ulaşsınlar size okuyucularımız?
Ceyda: Sosyal medyadan hem Bodrum Pazarı’na hem de İstanbul Hotel’e ulaşabilirler. Herkesi bekliyoruz. Şimdiden iyi tatiller!